1917’de bir İngiliz raporunda, “Türk kadınının oy kullanma hakkını müdafaa eden bir Yahudi” diye tarif edilen Halide Edip, Yeni Türkiye’nin en meşhur feministiydi. Kadınların cemiyetteki rolünü değiştirmek için romanlar yazıyor, konuşmalar yapıyordu. Cihan Harbi esnasında erkekler cephede olduğu için, kadınlar iş hayatına atılmak mecburiyetinde kalmışlardı. Halide Edip bu hususta şöyle diyordu: “Türk kadınları peçelerini atmakla kalmayıp erkeklerin yerini de tutmuşlardır. Ailelerini doyurmak için çalışmışlar ve boş yerleri işgal etmişlerdir. Türk kadınları bankalara, mağazalara, nezaretlere girdiler. Bu suretle Türk kadınları öyle bir hürriyet kazanmışlardı ki harpten avdet eden kocaları buna nihayet verememişlerdir.” Romanlarında feminist mesajlar veren Halide Edip, Yeni Turan’da, cinsiyet eşitliğini işlemişti. Romanın başkarakteri Oğuz, “Siz bize kadın olduğumuzu hissettireceksiniz” diyen bir kadına şöyle cevap veriyordu: “Kadın mı? Tanrım esirgesin, sırf sizi kadınlık kılığından çıkarmak için yeni bir politika icat ettim.” İstatistikler, kadın istihdamının arttığı ülkelerde, boşanmaların da arttığını gösteriyor. Kadınlar, Halide Edip’in ifadesiyle, ‘kadınlık kılığından’ çıktığı için, erkeklerle aynı ve eşit bir parça kâbul ediliyor. Peki kadınlar artık daha mı mutlu? Bunu iddia etmek ne yazık ki çok zor. Yapılan araştırmalar, tahsil ve gelir gibi hususlarda cinsiyet eşitliğinin en yüksek olduğu İsveç ve Norveç gibi ülkelerde tecavüz ve şiddet nispetlerinin çok daha yüksek olduğunu gösteriyor. Kim bilir, belki de “güçlü kadın” aslında, “kendi ayakları üzerinde duran” ya da “Çocuk da yaparım kariyer de!” diyerek çocuklarını bakıcıya ya da kreşlere terk eden değil; Eski Dünya’da olduğu gibi, evinde çocuklarını kendisi yetiştiren, terbiye eden ve erkeğine destek olan kadındır.(BasındanDerleme)